Ana Sayfa 28.03.2024 20:28 (UTC)
   
 

Edirne'de Polis Eşliğinde Linç Saldırısı

POLİS ŞEFİ: "Ben onları korumak adına arabama almak zorunda kaldım..." 

BURJUVA BASIN: "Terörist destekçilerini dövdüler"
 

Her linç saldırısında olduğu gibi Edirne'deki linç saldırısı da "bir grup öfkeli vatandaşın" tepkisi olarak yansıtıldı. Kuşkusuz bu açık bir yalandı. Edirne'deki linç saldırısında polis şefleri kendilerini bir kez daha ele verdiler. 

"Ne olur dağılın artık. 
Tamam bitti..."
 


Edirne "Terörle Mücadele" şube müdürü Hakan Öndoğan linçcilere böyle sesleniyordu. Hatırlayın, hemen her linç operasyonunda böyle bir konuşmayı mutlaka polis şefleri yapmıştır. 

Polis Şefi; Linç güruhuna seslenirken, öncelikle onlara "görevlerinin bittiğini" hatırlatıyordu. Yani açıktan bir "tamam, elinize sağlık" demediği kaldı. 

Ayrıca linçcilere gösterilen şefkat, ilgi de işin suç ortaklığını belgelemektedir. Karşısında bir linç güruhu değil de, son derece "barışçıl" bir iş yapan bir topluluk varmış gibi, rica ve minnetle, adeta yalvararak "Ne olur..." diye cümleler kurarak, hitap etmeleri, linçcileri himayenin ve suç ortaklığının kanıtıdır. 

En haklı talepleri gaz bombaları, biber gazı sıkarak, acımasızca jop kullanıp dağıtan polis, Edirne'de "arkadaşlarına" seslenen bir dil kullanmaktadır adeta. 

Gözlerinin önünde insanlar linç edilerken kimi sivil polisler de sivil faşitlerle birlikte devrimcilere saldırıyordu. 

Linç güruhuna "göreviniz bitti" diyen anlayıştır lincin sorumlusu. Kuşkusuz polisin linçteki sorumluluğu sadece bununla sınırlı değildir. 

Linç saldırısının bitirildiği bir aşamada, saldırıya uğrayan devrimcilerin polis tarafından gözaltına alınıp götürüldüğü sırada, sivil faşist güruha hitap etme sırası bir başka polis şefine gelmiştir. 

Elinde telsiziyle sivil giyimli bir polis şefi yüksekçe bir yere çıkarak şöyle hitap etmiştir linç güruhuna: 

"Polis asker kadar ciğeri yanan kimse yoktur. Ben onları korumak adına arabama almak zorunda kaldım, sizin yüzünüzden". 

Yani "biz de aynı şeyi düşünüyoruz, aslında tepkinizde haklısınız" diyor. 

Linç saldırısından dolayı sivil faşist güruhun gözaltına alınmasını bırakın bir kenara, polis şefleri onlara aynı düşüncede olduklarını anlatmak için yarışıyorlar. 

Nitekim polis şeflerinin konuşmalarından sonra "üzerlerine düşeni" yapmış olarak linç güruhu da dağılmıştır. Tüm bu tablo göstermektedir ki, linç saldırısını örgütleyen, başlatan da, sonlandıran da Edirne polisidir. 


Linç'in aklayıcısı burjuva medya! 

Linç saldırısının olduğu günün akşamı, televizyonların haber bültenlerinde Edirne'deki linçe dair hiçbir gerçek yoktu. Ya linç saldırısını vermediler, yok saydılar ya da haberi veren televizyon kanalları ise bilinen, "halkın tepkisi", "polis kurtardı" klişelerini tekrar ettiler. 

Basın yine her zamanki rolünü oynadı. Daha önceki linç saldırılarında nasıl haber yapmışsa bu kez de öyle yaptı. 

Vatansever devrimci gençliği, "bölücü", "yasadışı örgüt üyesi" "DHKP-C'li" olarak göstererek, demokratik hakkını kullanan gencliği daha en başta hedef gösterdiler. 

Burjuva basında çıkan haberlerde gerçekler yoktu. Tam tersine kışkırtıcı, yalan dolu ve provakatif haber ve yorumlar vardı. Gençliğin niye imza masası açtığı, tutuklanan vatansever devrimcilerin niye tutuklandığı yoktu. 

Tutuklananların Gençlik Federasyonu üyesi oldukları, "İncirlik Üssünün kapatılması" için bir imza masası açtıkları, günlerdir Edirne'de "ABD defol, bu vatan bizim" dedikleri, yoktu. 

Ama daha önemlisi, linçleri adeta meşrulaştıran o kavramlar vardı yine. Saldıran linç güruhunu, sivil faşist çeteleri, yine "vatandaş tepkisi" olarak verdi düzen medyası. 

"...15 kişi, çevredeki esnaf ve vatandaşlarca linç edilmek istendi. Çevredeki bazı işyerlerine sığınan gençleri, polisin müdahalesi kurtardı." (Edirne Son Haber gazetesi) 

Sadece bu bile, burjuva basın yayın organlarını, linçlerden sorumlu kılmaktadır. 

"Terörist destekçilerini dövdüler" (Akşam, 27 Aralık 2009) diye manşet atan bir basın ne kadar gerçekleri yazabilir? Düşünün tutuklanan üç kişiyle ilgili ne bir mahkeme kararı var, ne başka bir şey. Ama burjuva basın, mahkemeden önce, onları "terörist", "yasadışı örgüt üyesi", "DHKP-C'li" ilan etmekte mahsur görmüyor. Bu manşetlere göre, demokratik haklarını kullanan herkes "terörist"tir! 

Demokratik haklarını kullanan herkesi "terörist" ilan eden, adeta "linç saldırılarını hak ettiler" havasında haber yapan bir basın, linçlerin suç ortağıdır. 

Bu haberlere göre, linçciler, vatandaşlar, polis ise kurtarıcıydı. Faşistler yoktu ortada; faşistlerle polis arasındaki "yakınlık" yoktu. Gerçek linçe ve linçcilere kurban edilmişti yine.
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Reklam
Bugün 1 ziyaretçi (1 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol